Memur, kafasını kaldırıp genç kadına,”Çalışıyor musunuz?” sorusuyla karşılık veriyor. Kadın, “İşten yeni ayrıldım” diye yanıtlıyor. Memurun yanıtı olumsuz:
“Ne yazık ki artıramayız”…
Kadın ısrar ediyor, “Çok fazla değil istediğim. Kredimin 300 liradan 500 liraya çıkmasını istiyorum sadece”…
Kadın aldığı olumsuz yanıtla üzgün yanımızdan ayrılırken, memur kadın da üzgün bir ifadeyle söyleniyor:
“Öyle çoğaldı ki bu talepler. Ne yazık ki hiç birisine yanıt veremiyoruz. Kredi alanlar daha ikinci üçüncü ayın ödemelerinde bile aksaklık yaşıyor”…
Bir kaç dakika geçmiyor, yaşlı bir teyze yanaşıyor masaya, “Kızım kredi kartı alacaktım, ne yapmam lazım?”…
Emekli maaşını bile kızının ya da oğlunun çekebileceği kadar yaşlı ve güçsüz görünen kadın, neden kredi kartı ister ki?.. Aklımdan geçeni okumuş gibi kadın bana dönüp, kendiliğinden açıklıyor:
“Oğlum işsiz kaldı da, onlara destek olmak lazım. Yeni çocukları oldu. Emekli maaşımız yetmiyor..”
Bankadan ben de sorunumu çözemeden, sıkıntıyla çıkıyorum. Acil ihtiyaç kredisinin 200 lira arttırılmasını isteyen kadın biraz ilerde, bir dilenciye para uzatıyor. Yanlarından geçerken konuşmalarını duyuyorum… Adam sürekli dua ederken, kadın acı bir ifadeyle, “Ben de bankadan dilendim ama vermediler. Bari ben sana vereyim. Belki senin duan işe yarar” diyor…
Babalar işsiz, gençler işsiz. Ülkede resmi işsiz sayısı yüzde 13’lerde, yaklaşık 9 milyon işsiz kişiden söz ediliyor. Ya gizli işsizler…
Yeni mezun gençler de iş arıyor, emekli olanlar da. Şu dönem görüyoruz ki, emekli olanların şansı ne yazık ki gençlere göre daha fazla. Sadece sosyal güvenlik katkı payı ödenmesi, daha az maaşa razı olmaları şanslarını arttırıyor. Birçok evde genç delikanlılar işssiz otururken, babalar ikinci hatta üçüncü iş dönemlerini yaşıyorlar.
Kredi kartlarıyla şirket borçlarını ödemeye çalışan, cebindeki kartlara takla attırarak ayakta kalmaya çalışan küçük esnaf ise tamamen tıkanmış durumda. Ödenmeyen vergi borçları, borçlar nedeniyle alınamayan banka kredileri, vadesi gelmiş bireysel kredi kartı borçları. Kredi alabilmek için öteki krediyi ödeme zorunluluğu… Tam bir kısır döngü. İşlerdeki durgunluk, kapalı kapılarsa cabası.
Devletin sunduğu kredi kaynaklarına ulaşmak, darda olan esnaf için de şirketler için de ayrı bir dert. Örneğin İzmir Kalkınma Ajansı’nın sunduğu krediler. Ne kadar da cazip görünüyor. Güzel bir projeniz olabilir, işiniz küçük bir destekle yol alabilir. Ancak devlete borcunuz varsa İZKA’ya başvurmanız imkansız. Hadi borcunuz yok diyelim. Eğer projeniz kabul görürse, proje tutarının belli miktarını kuruma ödemek zorundasınız. Nereden bulacaksınız o miktarı?
Kaynaklarını tüketmiş, zorda kalıp sıkışmış, tıkanmış bir işletme nereden kredi isteyecek? Bu durum sadece işletmeler için değil, belediyeler için de geçerli. Borç batağı içinde olan belediyeler de aynı kısır döngü içinde… Bir sohbet toplantısında bir araya geldiğimiz, adı şu sıralar çokça duyulan turistik bir beldenin başkanı “Bu kadar borçla İZKA’ya nasıl proje üretip kaynak yaratabiliriz ki?” diye sıkıntısını dile getiriyor.
Küçük üretici için can suyu olan bir başka kredi olan KOSGEB kredisi için başvuran organik giysi üreten bir firmanın sahibi anlatıyordu geçen gün:
“Kadın girişimciler için 30 bin TL kredi veriyordu KOSGEB. Başvurdum, çıktı ama üç ay sonra da olsa ayda 2 bin 500 lira kredi borcunu nasıl geri öderim diye korktum… Önümüzü görmekte zorlanırken, parayı almaktan vazgeçtim. Halbu ki bir makina alabilecek, belki de işimi büyütebilecektim, erteledim. Risk alma zamanı değil şimdi.”
Emekli ana babasının maaşından medet uman, gençleri evde emekli babaları anneleri 50’li, 60’lı yaşlarına karşın hala çalışan naçar haldeki toplumun bireyleri için ülkemizin yeni bir kampanyaya ihtiyacı var.
Başbakan’ın, bakanların, milletvekillerinin lüks otolarından, korumalarından, takım elbiselerinden, herkesin emir eri edasıyla önlerinde eğildiği 5 yıldızlı otellerde düzenlenen yemekli lüks toplantılardan, törenlerden, davetlerden uzaklaşıp, tebdili kıyafetle halka karışmalarında, çarşı pazar dolaşmalarında yarar var. Gördükleri gerçekler karşısında dudakları uçuklayacak belki, ama en azından biraz vicdanları varsa kendilerine gelip, çözüm üretecekler…
Belki de “Sakız al, çiçek al ekonominin çarkları dönsün” diyen kampanyalardan daha etkili bir kampanya için fikir bile üretebilecekler…
Category: Köşe yazıları