Türkiye yoğun gündemi içinde haftaya güzel bir haberle başladı. Pazartesi günü, Katarın başkenti Doha’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) 38. Dünya Miras Komitesi toplantısında yapılan oylamada İzmirden Bergamanın, Bursadan Cumalıkızıkın Dünya Miras Listesi’ne kabul edildiği açıklandı.
Cumalıkızık, listeye 998., Bergama ise 999. alan olarak yerleşti. Böylece Türkiyenin UNESCO dünya mirası listesindeki 11 eserine iki eser daha eklenmiş oldu.

Gündemimize mutlu bir haberle giriveren kültürel miras konusunu, yaşamı öğrencilik yıllarında çalıştığı tarihi mekanlardan etkilenerek değişen bir öğretim görevlisiyle ele aldık. Konuyu Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sosyal Bilgiler Eğitim Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Banu Çulha Özbaşla görüştük.
Yrd. Doç. Dr. Özbaş, yaşamı bir dönem demiryollarıyla kesişen bir akademisyen. Eğitimini demiryolları sayesinde tamamlamış, demiryolları sayesinde akademisyenlik hayaline kavuşmuş. Ben demiryoları sayesinde üniversitede okuyabildim, kendimi geliştirebildim” diyen Yrd. Doç. Dr. Banu Çulha Özbaş’ın yaşamı aynı zamanda benzerine kolay rastlanmayacak bir başarı öyküsü.
Güvenlik görevlisiydi, şimdi doçentlik yolunda

İzmir’de 1980 yılında doğan, Karşıyaka Anadolu Kız Meslek Lisesi Grafik Bölümünü bitiren Banu Çulha Özbaş’ın hayali üniversitede akademisyen olmaktır. Bu hayalle 1998 yılında üniversite sınavlarına girer, başarılı da olur. DEÜ Buca Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sosyal Bilgiler Eğitim Ana Bilim Dalı’nı kazanır. Ancak bir süre sonra ekonomik nedenlerle bir karar vermesi gerekir; ya okuyacak ya da çalışması gerekecektir. O zoru seçer, kendine yeni bir yol açar
Hem okuyup hem çalışmaya karar verir.
Meslek lisesi mezunu olmasına karşın ilk girişte kazandığı üniversitede eğitimini sürdürebilmek için bir duyuru üzerine KPSSye girer. Duyuru, Devlet Demiryolları (TCDD) tarafından yapılmıştır ve kuruma bayan güvenlik görevlisi alınacaktır. Sınava giren Banu Özbaş, 90 puan alınca, TCDD’nin Alsancak Garı’nda, beş kadın güvenlik görevlisinden birisi olarak işe başlar.

O dönem TCDD 3. Bölge Müdürü olan Orhan Yıldırımın da desteğiyle okuluna düzenli olarak gidebilir. İlk yıl 15.00 – 24.00 vardiyasında çalışır. Öğrenimi boyunca Alsancak İstasyonu ile Buca İstasyonu arasında geçer yaşamı. İşten çıkar, trende dersini çalışarak okula gider.

Banu Çulha Özbaş güvenlik görevlisi olarak işe başladığı Alsancak Gar Binasının tarihi ortamından çok etkilenir. Görevi süresince Alsancak Garı’nın yanı sıra Atatürk Vagonu’nda ve gardaki müze binasının restorasyonunda çalışır. Müze binasının yenilenmesi sırasında içeride sergilenecek eserlerin istasyonlardan seçimini üstlenir. Egedeki tren istasyonlarını gezer, müzeye gelecek eserleri saptar, envanter çıkartır müze için. Hazırlanacak görsellerin oluşumu için Ahmet Piriştina Kent Arşivi ile müze arasında mekik dokur. Bilgiler derler, metinleri yazar.
2002 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü Sosyal Bilgiler Eğitim Ana Bilim Dalı’ndan birincilikle mezun olur Banu Çulha Özbaş. 2004 yılında girdiği asistanlık sınavını kazanınca yaşamı makas değiştirir, demiryolcuların deyişiyle. TCDD’deki görevinden ayrılıp üniversitede asistan olarak göreve başlar. 2007’de başladığı doktorasını 2010’da bitirerek 2013 yılında yardımcı doçent ünvanını alır.

İlk projesini de demiryollarıyla ilgili olarak yapar. Öğrencilerin tarihi yaşayarak öğrenmesi için İzmir demiryollarıyla nasıl tanıştı? konulu bir modül oluşturur, 12 yaş gurubundaki öğrencilere yönelik. İzmirin önemlibir kültür mirası olan tarihi istasyonlara ilişkin farkındalığı arttırmayı, öğrencilerin sorarak öğrenmesini amaçlar.
Kültürel Miras, bizi biz yapan unsurdur

Öğrencilikle paralel giden iş yaşamı sırasında içinde yaşadığı tarihi mekanlardan etkinlendiğini belirten Banu Çulha Özbaş, tez konusu olarak da kültürel mirası seçer. Bu yıl DEÜ Müzecilik Bölümü’nde eğitim alacak öğrencilere müze eğitimi verecek Özbaş, TCDD’de görevli olduğu dönemde yaşadıklarının kendisine büyük yarar sağladığı düşüncesinde. Akademisyenlik hayali gerçek olan Banu Çulha Özbaş, aynı zamanda Ege Bölgesi Kültür Varlıklarını Koruma ve Araştırma Merkezi’nin de üyesi. Yrd. Doç. Dr. Özbaşa kültürel mirasın tanımını sorduğumuzda şöyle yanıtlıyor:

Miras kavramının içini nasıl doldurduğumuz ya da bu kavrama yaklaşımınız, kültürel mirası bu paralelde kültürel miras eğitimini de nasıl gördüğümüzü etkilemektedir. Şöyle ki, eğer mirastan anladığımız genelde fazla zahmete girmeden edinilen ve bu yüzden de elden çıkarılması kolay olan şeylerse, o halde kültürel mirasımız söz konusu olduğunda atalarımızdan bize kalan ve bizim elde etmek için fazla çaba harcamadığımız, bu yüzden de kolaylıkla gözden çıkarabileceğimiz kalıtlar anlaşılır. Yok eğer kastettiğimiz bu değil de bir ulusun veya ülkenin kültürel kimliğini oluşturan, tanımlayan, destekleyen veya gösteren, bir ulus veya ülkenin diğer veya öteki olarak gördüğü uluslar veya ülkelerle karşısındaki farklılığını ve varlığını belgeleyen kültür tanımlamasının içine giren bütün ulusal yaratılar, kazanımlar ve maddesel varlıklarsa o zaman mirasın elde tutulması, kişinin fazladan çaba göstermesini gerektirecek bir durumdur. Çünkü mirasın sadece elde tutulması değil, aynı zamanda sonraki nesillere de aktarılması gerekir. Burada artık bahsettiğimiz miras, sıradan bir miras olmayıp, bizi biz yapan temel unsur, yani kültürümüzdür.

İzmirde kültürel miras sınıfına giren eserler neler dediğimizde, UNESCOnun kültürel mirası soyut ve somut kültürel miras olarak ikiye ayırdığını söylüyor Özbaş, Böyle olunca türkülerden, tarihi camiler, hanlar, hamamlara, kahve kültüründen geleneksel el sanatlarına kadar bir çok alan ve etkinlik kültürel miras eğitimi içinde değerlendirilebiliyor. Bu çerçevede baktığımızda İzmirimizin her sokağının, her insanının, kültürel mirasın bir parçası olduğunu söyleyebiliriz diyor.
Dünya kültürel tek tipleşmeye gidiyor

UNESCOnun kültürel tek tipleşmeye ya da dünyanın giderek global bir köye dönüşmesinin önüne geçmek için önlemler aldığına değinen Yrd. Doç. Dr. Banu Çulha Özbaş, Bu önlemlerin en önemlisi ise kültürel mirasın korunması, yaşatılması ve kuşaktan kuşağa aktarılması yönünde çalışmak diyor. Yrd. Doç. Dr. Özbaş, Gerek ülkemizde, gerekse dünyada, ilköğretimde kültürel miras eğitimine yönelik ilgi artarak çoğalmaktadır. Fakat yerel yönetimlerin kültürel miras konusunda yeterince bilinçli olduklarını düşünmüyorum. Özellikle somut olmayan kültürel mirasın korunması açısından diye ekliyor.
Kültürel mirasına sahip çıkan, gelecek nesillere eğitimle bunu aktaran ülkeleri sorduğumuzda Amerikadaki ve İngilteredeki örneklerden söz ediyor Yrd. Doç. Dr. Özbaş.

Amerikadaki TWHP (Teaching With Historical Places) bu konuda uzun süredir çalışmalarını sürdürüyor. Kendileri her bir tarihsel mekanla ilgili etkinliklere bedava ulaşılabilecek bir internet sayfası üzerinden servis veriyorlar. İngilterede ise kültürel miras eğitimi ayrı bir departman olarak kendi ayakları üzerinde duruyor. Ülkemizde ise bu eğitim ancak ilgili öğretmenlerin ellerinde can buluyor. Oysa ki; bu konunun öğretiminde hem üniversitelere hem de Milli Eğitim Bakanlığına önemli görevler düşüyor.

Öğrencilerin kültürel mirasa olan ilgisini arttırmak, farkındalık yaratmak için düşünme becerisi odaklı etkinlikler yaptırmak gerektiğini de söylüyor Yrd. Doç. Dr. Banu Çulha Özbaş, Yoksa yapacağımız geziler hoş vakit geçirtmeden öteye gidemez diyor.

Türkiyenin UNESCOnun Dünya Miras Merkezine iletilen Geçici listesinde bekleyen 52 adet eseri daha bulunuyor. Yine Türkiye genelinde korunması gerekli 96 bin taşınmaz kültür varlığı bulunuyor.
Bu evrensel ve kültürel değerlerimizin dünyaya tanıtılmaları, kültürel mirasımızın korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için Bergama ve Cumalıkızık umarız yeni bir başlangıç olur
Dünya miras listesindeki kültürel eserlerimiz

Kültür ve Turizm Bakanlığının Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü web sitesinde son iki eklentiyle dünya miras listesindeki kültürel eserlerimiz: İstanbul’un Tarihi Alanları, Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası (Sivas), Hattuşaş (Boğazköy)- Hitit Başkenti (Çorum), Nemrut Dağı (Adıyaman-Kahta), Xanthos-Letoon (Antalya-Muğla), Safranbolu Şehri (Karabük), Truva Antik Kenti (Çanakkale), Edirne Selimiye Cami ve Külliyesi (Edirne), Çatalhöyük Neolitik Kenti (Konya), Bergama Çok Katmanlı Kültürel Peyzaj Alanı (İzmir) Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu. Hem kültürel hem doğal miras olan alanlarımız ise Göreme Milli Parkı ve Kapadokya (Nevşehir), Pamukkale – Hierapolis (Denizli).