İlki “Bergama Seni Çağırıyor” başlığıyla geçen hafta yayımlanan, üç bölüm olarak planladığımız yazı dizimizin bu haftaki bölümünde; Bergama’daki esnafın UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine girdikten sonraki yaşamına ilişkin izlenimlerimi paylaşacağım.
Umut var ama işler şimdilik sakin

13. ve 14. yüzyıla tarihlenen, bir zamanlar çizmeci, pabuççu, saraç, manifaturacı ve zahirecilerin yoğun olarak bulunduğu Bergama Arastası’nda da ilçenin tamamında olduğu gibi, UNESCO başarısı beklentilerin çıtasını oldukça yükseltmiş. Klasik bir Osmanlı çarşısı olan tarihi Bergama Arastası’na doğru ilerlerken görüştüğümüz küçük esnaf, işlerin sakin oluşundan şikayet ediyor. En çok dile getirilen şikayet ise ilçeye gelen yabancı turistlerin çarşıya girmeden doğrudan ören yerlerine götürülmesi? İzmir’den otobüslerle ziyaretçilerin getirilmesinden ise herkes hoşnut.

Çizmeciler, Pabuççular Arastası olarak anılan bölge oldukça hareketlenmiş son dönemde. Meydandaki çınar ağacının çevresindeki küçük dükkanlar yerel işletmecilerin ilgisini çekmeye başlamış yavaş yavaş. İzmir’den otobüslerle gelen ziyaretçiler için yarım saat süren canlı müzik ise hem esnafa iyi gelmiş hem de gelen konuklar için hoş bir etkinlik olmuş. Gelen konuklar müziği dinledikten sonra meydanın çevresindeki küçük dükkanlardan alışveriş edip sokaklara dağılıyor.

Çınarın çevresindeki dükkanlardan biri dünyaca ünlü Parşömen kağıdını orjinal haliyle yeniden üreterek hayat veren Macit Gönlügür’e ait. Eşi Hadiye Gönlügür’le dükkana gelen konuklara önce parşömenin nasıl yapıldığını anlatıyorlar. Arasta’nın geçmiş yıllarda çarşının kalbi olduğunu anlatan Macit Gönlügür, iki ay önce açtıkları dükkanın meydana hareket getirmesinden mutlu. Gönlügür, “Burası Bergama’nın üniversitesi gibiydi. Çok ünlü yetişti Arasta’da. Turist geldiğinde eğlenmek, etkinlik görmek istiyor. 1970’li yıllarda burası daha hareketliydi, uzun süre uykuya yattı. Ama eminiz ki, UNESCO ile canlanacak” diyor.
Münevver Gölbaş, oğlu Ahmet Gölbaş ile birlikte bir hediyelik eşya dükkanı açtıklarını söylüyor. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı’ndan (KOSGEB) girişimcilik eğitimi aldıktan sonra oğlunun Arasta’da dükkan açtığını söyleyen Münevver Gölbaş, kadın girişimcilerin bu bölgeye büyük ilgi gösterdiğini dile getiriyor.

Yine Arasta’da dükkan açmaya hazırlanan bayanlardan Cemile Varol ise antika ürünler satmayı hedeflediğini söylüyor. Belediyenin meydanda düzenlediği müzik etkinliğinin ortamı hareketlendirdiğini belirten girişimcilerin hepsi, “Burası İzmir’deki Kızlarağası Hanı gibi renkli bir yer olursa hepimiz kalkınırız. Kafelerin çoğalması gerek. Buraya gelen turistlerin oturup çay içeceği yerlere ihtiyaç var. Başlangıçta belediyenin desteğini bekliyoruz esnaf olarak” diyor.
Arka sokaklar sessizliğini koruyor
Meydanın arkasındaki sokaklar ise biraz daha sakin görünüyor. Buradaki dükkanların neredeyse tamamı boş halde. Mustafa Yolcu işini sürdürmeye çalışan bir esnaf. Çınarlı Hamam yanındaki küçücük dükkanında 35 yıldan bu yana ayakkabıcılık yaptığını anlatan Yolcu dükkanının önüne el yapımı, deri erkek ayakkabıları sıralamış. Çantasını tamir ettirmek için gelen müşterisini yolladıktan sonra laflıyoruz.

“Burada bir dönem 100’e yakın dükkan vardı. Şimdiyse görüyorsunuz sakinliği. Bazen hiç satış olmuyor, haftada bir iki ayakkabı anca. UNESCO listesine girdiğimiz iyi ama henüz bize bir faydası yok. Sizin yani yerli müşterinin bize faydası olmaz. Bize yabancıların gelmesi lazım. Onları da turlar alıp götürüyor Akropol’e. Burada ancak lokantalar biraz iş yapıyor o kadar” diyor Mustafa Yolcu. Çizmeciler Arastası’nda eski ustaların bir bir yitip gittiğini anlatan Yolcu, boş dükkanları gösterirken, “Buraların turisti çekecek iş yerleriyle dolması, neşeli cıvıl cıvıl olması gerek. Ama nedense daha kimseler kiralamıyor buraları” diye ekliyor.

Arasta’nın sokaklarında dolaşırken bir marangozhane görüyoruz. Birbirinden güzel, ince işçilikle tasarlanmış ahşap teknelerinin başındaki İsmail Tüysüzoğlu’na işleri soruyoruz. Son derece keyifsiz, “Kim geliyor ki buraya? Kimse görmüyor yaptığımız işleri” diyor.
Kadın kooperatifi kurulacak
Çınarlı Kahve Meydanı’na ilerlerken “Bergama Belediyesi Üretici Hanımlar Pazarı” tabelası dikkatimizi çekiyor. Otobüslerle ziyaretçilerin taşındığı bir günde tezgahların boş olmasına şaşırıyoruz. Yakınımızdaki bir esnaf, sadece Cuma günlerinde satış yapıldığını dile getiriyor.

Konuyla ilgili bilgi aldığımız Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç, çok yakında bu tezgahlarda Bergama’ya özgü, kentin yerel dokusunu ve özgün el işlerini görebileceğimiz eserlerin yer alacağını söylüyor. Bir kadın kooperatifi kurma çalışması içinde olduklarını müjdeliyor. Şu an tezgahlarda bulunan el işlerinin henüz turiste hitap edecek düzeyde olmadığını, zaman içinde kooperatifle üretilecek ürünlerin özgün, Bergama’ya gelenlerin almadan dönmeyeceği hediyelikler olacağını anlatıyor.
Yerli halk da turizm konusunda eğitilmeli

Arasta’nın bitiminde yeni restora edilen hamamın karşısındaki Çınarlı Kahve Meydanı’nda sevimli bir kafede soluklanıyoruz. Kapalı Çarşı’nın hemen girişindeki kafenin çalışanı Ahmet Hamdi El, kahve ikram ediyor. Kendisine işleri soruyoruz. Kapalı Çarşı’nın daha turistik bir yer haline gelmesini istediklerini söyleyen El, şu görüşleri paylaşıyor:
“Bizim de kendimizi eğitmemiz gerekiyor. Evet UNESCO’nun faydasını henüz göremedik, henüz çok yeni. Zaman alacak elbette. Bizim de bu süreçte tarih konusunda farkındalığımızı arttırmamız, kendimizi geliştirip elimizi taşın altına sokmamız gerekiyor. Bazı arkadaşlarımız turistle ilişkiler anlamında Ticaret Odası’nın eğitimlerine katıldı. Yerli halkın da turizm konusunda bilinçlendirilmesi gerekiyor. Turizmle yaşamaya yeni alışıyoruz. Ancak turizmin gelişmesi en çok Bergama’nın gençleri için iyi olacak, turizm işsizlik sorununa da çözüm olacak.”
Haftaya: Bergama’ya Sağlık Müzesi yakışır