Müzik onun yaşamı, “Şarkı söylediğimde çok mutlu oluyorum, insanların da mutlu olmasını istiyorum ve daha keyifle şarkı söylüyorum” diyor. Recep Ege Altıncıoğlu, bu yıl Yaşar Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Müzik Bölümü’nü Yetenek Sınavı’nda yüzde 50 bursla kazanmış bir genç. Okulu bitirdiğinde bir tenor olacak. En çok Mozart ve Alessandro Scarlatti’nin eserlerini seviyor. Recep’in bu başarısını aynı bölümde okuyan arkadaşlarından biraz daha özel kılan ise onun otistik bir genç olması.
Doğuştan mücadeleci

Dedesinin adını taşıyan Recep dünyaya 32 haftalık bir bebek olarak gözlerini açtığında yaşama tutunmak için gösterdiği çabayı gören doktorlar, onun için “yaşama bağlı ve mücadeleci bir çocuk olacak” demişler. Zeynep Hanım gülümseyerek anımsıyor o sözleri, “Gerçekten de öyle oldu. O yaşama sımsıkı tutundu, biz de ona. El ele vererek bugünlere kadar geldik. Onun üniversiteli bir genç olduğunu görmek bizim için büyük mutluluk, Recep içinse büyük bir başarı” diyor.

Bugün 18 yaşındaki Recep Ege ile Yaşar Üniversitesi’nde bir araya geliyoruz. Karşımdaki genç son derece kibar, sıcak kanlı. Elimi sıkıyor, gözlerime bakarak sımsıcak bir “merhaba” diyor, hatırımı soruyor. Otistik olduğuna inanmak zor. O’nun öyküsünü anlatmak üzere aramıza katılan annesi Zeynep Hanım’la birlikte Müzik Bölümü’ndeki sınıfına gidiyoruz. Sınıfına doğru ilerlerken Yaşar Üniversitesi Engelsiz Müzik Okulu Koordinatörü Zafer Gülenç ile karşılaşıyoruz. Recep hocasına, “Nasılsınız?” diye sesleniyor kibarca. Gülenç’in Recep’in seçme sınavındaki jüride de bulunduğunu söylüyor annesi Zeynep Hanım.

Zafer Gülenç, “Bu sene sen hazırlıktasın. Seninle seneye çalışacağız koromuzda. Ama istersen çalışmalarımıza katılabilirsin” diyor Recep’e. Okullarında Recep gibi engelli ve otistik öğrencilerinden oluşan bir koro kurduklarını, hafta içinde çalıştıklarını belirtiyor. “Bizim için engel önemli değil. Kulak, ses, görsellik ve yetenek önemli. Recep de yetenekli bir öğrenci, iyi bir tenor olacağından kuşkum yok. Sınavı bileğinin hakkıyla kazandı, yüzde 50 bursu otistik olduğu için değil başarılı olduğu için aldı” diye ekliyor.

Recep ve annesi gülen gözlerle ilerliyor koridorda. Sınıfta karşılaştığımız Solfej Öğretmeni Yağmur Daysalı’nın ilk sözleri ise “Recep’i hepimiz çok sevdik güzel bir eğitim yılı geçireceğimizden eminim” oluyor. Zeynep Hanım öylesine mutlu ki, Hep bugünlerin hayaliyle yaşamıştık” diyor. Sırtında taşıdığı çantasını açıyor Recep, solfej defterinde yaptıkları çalışmaları gösteriyor oturduğumuz sırada bana. Duygularını, “Ben de engelli çocuklara eğitim vermek istiyorum, onların şarkı söyleyerek mutlu olmasını istiyorum. Çünkü ben şarkı söylerken çok mutlu oluyorum” diye dile getiriyor.
Otizmin ilacı özel eğitim
Recep Ege, 32 haftalık bir prematüre bebek olarak doğduğunda yaşamının bazı sıkıntılarla başladığını anlatıyor Zeynep Koyunseven. Yaptıkları mücadeleyi şu sözlerle dile getiriyor:

“Ben eşimden Recep’e hamileyken ayrıldım. Bu mücadelede ailem yanımda olmasa başarmam gerçekten zordu. Çok mücadele ettik, oğlumun yaşıtlarından farklı olduğunu anladığım ilk andan itibaren özel eğitime başvurduk. İyi ki de öyle yapmışız. Elbette çok zorlandık, ama vazgeçmedik. İlk iletişimi 4 yaşında kurmaya başladık. Özel eğitimde ne verilirse ben belki de binlerce kez evde tekrar ettirdim. Anneler çocuklarında farklılık gördükleri andan itibaren peşini bırakmasınlar, yaşıtlarıyla aynı şeyleri yapmıyorlarsa mutlaka doktora gitsinler. Ve en önemlisi bir sorun olduğunu kabul etsinler. Otizmle mücadelede özel eğitim, evde annenin yaptığı tekrarlar çok çok önemli. Bizim hastalığı fark ettiğimiz zamanlarda devletin eğitim olarak verdiği hiçbir katkı yoktu. Şimdi bir takım destekler var ama o da çok yetersiz. Recep ilk zamanlar herşeyi ağlayarak kabul ettirmeye çalışıyordu. İsteklerini böyle kabul ettiremeyeceğini anlattım ona. Kolay olmadı elbette, ama bu sorunu aşabildik. Hep özel eğitimin üstüne kendi çabamızla oldu. ”
Önce kabullenmek gerek

Recep Ege’nin ilkokulda kaynaştırmalı değil de normal sınıfta eğitim aldığını söyleyen Zeynep Koyunseven, oğluna bu dönem önce Atipik Otizm teşhisi, bir süre sonra da Asberger Sendromu tanısı konduğunu söylüyor. Tüm zorlu süreçte yaşadıklarına hep olumlu bakmaya çalıştığını anlatan Zeynep Hanım, kendisinin de psikolojik destek aldığını söylüyor:
“Ailem yanımdaydı ve en büyük destekçimdi. Ama yine de siz durumu kabullenmezseniz çocuğunuza nasıl yardım edebilirsiniz? Durumu kabullendikten sonra, ‘Neden ben?’ sorusunu sormaktan vazgeçip, oğluma daha çok yardımcı olabildiğimi görebildim. Bu nedenle anne babalara profesyonel destek almalarını öneriyorum. Bir de en önemlisi kendilerine zaman ayırmalarını öneriyorum. Herkesin bir hobisi, kafasını rahatlatacağı bir uğraşısı olmalı bu süreçte.Ben pasta ve kurabiyeler yaparak rahatlıyorum. Aslında bu uğraşım bile Recep’e yiyeceği şeyleri sevsin, ilgilensin diye başladı.”
Biraz anlayış lütfen!

Zeynep Hanım, otizmle uğraşan ailelerin en önemli sorunlarından birinin kabul edilme sorunu olduğunu dile getiriyor. Bu sorunu ilkokuldan beri yaşamış onlar da. Kendilerini en çok sınıftaki ailelerin davranışları incitmiş. “Recep’in otizminin yanı sıra sınıftaki ailelerle de mücadele etmemiz gerekiyordu. Çocuklar kimi zaman alay ediyor, kırıcı davranışlarda bulunuyordu, ama ?onlar çocuk’ dersiniz. Ailelerin farklı bir çocuğu kabullenmekte gösterdiği direnci kırmak gerçekten zordu. İşte bu noktada öğretmenler benim yardımıma koştu hep. Karşımıza çıkan deneyimli öğretmenler bu zorluğu yenmede en büyük yardımcılarımız oldu” diyor Zeynep Hanım.
Bizim söyleşimizi sessizce dinleyen Recep bu noktada sessizliğini bozuyor ve şöyle konuşuyor: “Lisedeyken bazı arkadaşlarımın alay ettiği olurdu. Bu çok kötü. Otistik çocuklara hakaret etmemeli, ters gitmemeli, onları anlamaya çalışmalısınız. Sabrederseniz bizlerin de iyi arkadaşlar olabileceğini göreceksiniz. Bana göre insanların kusurlarıyla alay etmek büyük saygısızlık. Tek istediğim biraz anlayış, biraz sabır. ”
Müzik en büyük yardımcı
Annesi dersleriyle bire bir ilgilenen ve aldığı özel eğitimle ödev bilinci gelişen Recep’in bu süreçte hep müzikle arası iyi olmuş. “Müzik aşkı hep vardı Recep’in” diyen Zeynep Hanım, otizmli çocuklar için müziğin büyük yardımcı olduğunu belirtiyor. Oğlunun ilkokul öncesi müziğe olan ilgisini fark eden Zeynep Hanım, “Benim mırıldandığım şarkıları onun da mırıldandığını gördüm. İlk söylediği şarkı ‘Akdeniz Akşamları’ydı. Bir müzik öğretmeninden ders aldık önce. İlgisini fark edince piyano aldık evimize. Sağ elinde sıkıntısı vardı ama çalıştıkça avucundaki sorun düzelmeye başladı. Piyano müziğe olan ilgisini daha da arttırdı” diye anlatıyor müzik serüvenlerini.
Engelli ama yetenekli öğrenciler

Lise eğitimini Ümran Baradan Güzel Sanatlar Lisesi’nde alan oğlunun okulda yalnız olmadığını anlatıyor Zeynep Hanım. Okulda otizmli öğrencilerin yanı sıra down sendromlu ve görme engelli öğrenciler de bulunduğunu belirterek, “Liseden mezun üç otistik öğrenci daha vardı. Onlar da yanılmıyorsam bu okulda müzik eğitimi alıyorlar” diyor.
Lisedeyken hedefini gelip gördüğü ve çok beğendiği Yaşar Üniversitesi Müzik Bölümü olarak koyan Recep’in yetenek sınavına hazırlanırken çok heyecanlandığını anlatıyor Zeynep Hanım. Engelli öğrencilerin en az 100 ve üzeri puan alması gerekirken Recep’in 126 puan aldığını söylüyor. Şu sözlerle dile getiriyor duygularını : “Yetenek sınavını yüzde 50 bursla kazandığında çok ama çok sevindik. Bu bizim yıllardır hayalini kurduğumuz bir rüyaydı. İlkokula başladığında endişeyle ?acaba yapabilir mi?’ diyorduk. Son güne kadar bu böyle sürdü. Ama Recep bizim emeğimizi hiç karşılıksız bırakmadı. Sınavı kazandığında büyük bir rahatlama hissettik, ben de Recep de. ”

Recep de annesinin sözlerini onaylıyor. “Ben çok sevindim bu okulu kazandığıma, endişeler kaygılar gitti” diyor. Recep iki yıldır otizmli çocukları bir araya getiren İzmir Otizm Orkestrası ve Korosu’nun da solisti. Bu koronun sayesinde otizmli çocukların sosyalleştiğini, bir araya gelerek sevdikleri ve başardıkları bir işi yapmanın gururunu yaşadıklarına dikkat çekiyor Zeynep Koynuseven. Hiç konuşmayan çocukların bile müzik sayesinde sosyalleşebildiğini ve gelişme kaydettiğini anlatıyor.
“Ya bizden sonrası?”

Recep azmi ve ailesinin desetğiyle şimdi kendisi gibi otistis çocuklar için bir rol model. Zeynep Koyunseven de katılıyor bu görüşe. Oğlunun üniversiteye kadar gelebilmesinin otizm sorunu yaşayan tüm anneler için bir umut ışığı olduğunu belirtiyor. “Sakın yılmayın. İnançla çabaladığınızda sonuca ulaşacaksınız” diyor. “Bizden sonrası?” sorusuna da umutla ve heyecanla bir yanıt veriyor. Bu yanıt aynı zamanda Recep için de yeni bir hedef:
“Geçtiğimiz yıl Otizm Farkındalık Haftası’nda burada düzenlenen bir panelde bu üniversitenin engelli öğrencileri eğitecek eğitmenler için bir bölüm açacağını duymuştum. Şimdi bizim bir hedefimiz daha var. Recep’in o bölümde de eğitim alması. Kendisi gibi engellileri eğitmek zaten Recep’in hayallerinden biriydi. Eğer bunu gerçekleştirebilirse, ki ben buna eminim, hem kendisi hem de diğer otistik çocuklarımız için çok önemli bir başarı olacak bu. Yeter ki, sınıftaki arkadaşları ona ve onun gibilere biraz daha yardımcı olsun. Yeter ki, çevresinde onun sevgi dolu sıcacık yüreğini anlayacak iyi niyetli insanlar olsun. O zaman Receplerin başaramayacağı hiç bir şey yok?”