İzmir Musevi Cemaati, Yahudi kültür mirasını yaşatmak, korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak için üzerinde özenle çalıştığı İzmir Sefarad Kültür Mirası Müzesi projesinde önemli bir adım daha attı. Sadece Yahudi kültür mirası için değil aynı zamanda Sefarad Musevileri’nin merkezi olarak sayılan İzmir’in de kültür mirası, bazısı 200 yıllık, 325 “parohet” Finlandiya’dan gelen konservasyon (koruma) konusunda uzman bir ekip tarafından tek tek elden geçirildi. Parohetler orijinalliği korunarak onarıldı ve uygun hava şartlarında koruma altına alındı.

Parohet, çok basit bir anlatımla atlas, kadife, ipek gibi değerli kumaşlardan yapılmış, gümüş, bakır ya da çinko alaşımlı ipliklerle işlenmiş gelinlik ya da örtü olarak kullanılmış bir tekstil ürünü. Çoğu Musevi halkı tarafından bağışlanmış, bu birbirinden şık ve zarif işlemeli eski zaman örtülerini değerli kılan, sinagoglarda Tora (Tevrat, kutsal kitap) tomarlarının tutulduğu bölme kapısının içinde ya da dışında kullanılıyor olması. Manevi değeri oldukça yüksek olan parohetlerin üzerinde sinagoglara bağışlandığı tarihlerin yanı sıra ağırlıkla kapı, kandil, parmakları açık el, hayat ağacı, menora, Davut yıldızı gibi motifler yer alıyor.

İzmir Musevi Cemaati’nde kültür mirası konusunda başkan yardımcılığı görevini yürüten ve parohetlerin konservasyonu projesinden sorumlu Nesim Bencoya, bu çalışmanın Sefarad Kültür Mirası Müzesi için önemli bir adım olduğunu dile getiriyor. Projenin ilk yılı bir otelde çalıştıklarını anlatan Bencoya, son iki yıl ise İzmir Ekonomi Üniversitesi’ndeki tekstil bölümüne ait bir atölyede çalışmaların sürdüğünü söylüyor. Nesim Bencoya, üniversitenin Tekstil ve Moda Bölümü’nden Prof. Elvan Özkavruk Adanır ve Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Dilek Himam Er’in kendilerine projede yardım ettiğini dile getiriyor.
Finlandiyalı ekip üç yıl çalıştı

Parohetlerin Finlandiyalı uzmanlar tarafından “İzmir Tekstil Projesi” adı altında onarılması üç yıl sürmüş. Kimi 1870 yılında üretilmiş, el yapımı bu tekstil ürünlerinin bulunduğunda çok kötü durumda olduğunu söylüyor Nesim Bencoya. Finlandiya’daki Helsinki Metropolia Üniversitesi, Eski Tekstilleri Koruma Uygulama Bölümü’nden öğretim üyesi Anna Hakari ile İstanbul’daki bir tekstil konservasyon toplantısında tanıştıklarını kaydeden Bencoya,”Hakari parohetlerin onarımı projesini kabul edince hemen çalışmaya başladık” diyor.
Yahudi kültürünü yansıtan ve sinagogların önemli unsurlarından olan parohetlerin bir kısmının Musevi cemaatindeki gönüllülerce yıllar içinde koruma altına alındığını belirten Bencoya, şu bilgileri veriyor:

“Bildiğiniz gibi İzmir’de sinagoglar ardı ardına çöktüler. Onlara bakacak para yoktu, çünkü cemaat oldukça yoksuldu. Bu malzemelerin bir kısmı da çöküntülerin altında kaldı, yıllar içinde yıprandı. Yıkıntılardan çıkartılan parohetlere cemaatin içinden gönüllü insanlar tarafından bakıldı. Ancak profesyonel bir koruma yapılamadı o zaman. Büyük bir kısmı bugüne kadar gelebilen malzemelerin temizlikleri bu tekstil projesiyle yapıldı, onarımları tamamlandı. Şimdi nem ve ısı seviyeleri kontrol altında olan bir ortamda korumaya alındı.”
Eşsiz bir deneyim

Daha önce Namibia’da bir müzenin kuruluş aşamasında benzer bir görevde de çalışan Anna Hakari, 2013 yılından bu yana Ekonomi Üniversitesi’nde yaptıkları çalışmanın 9 kişilik bir ekiple yürüdüğünü söylüyor. “Böylesine önemli ve kültürel bir projede başından sonuna kadar yer almak büyük onur” diye konuşan Hakari’nin ekibindeki öğrenciler 2013 – 2015 yılları arasında bir aylığına Türkiye’ye gelip onarımları sürdürmüşler. Hepsi Finlandiyalı olan öğrenciler, İzmir’de projede çalışırken bir yandan da kentteki sinagogları gezmişler.

Anna Hakari, öğrencilerinin en az beş sinagogu gezdiğini ve yaptıkları onarım işinin ne anlama geldiğini yerinde gördüklerini belirtiyor. “Bu onlar için önemli bir deneyim. Böyle bir kültürel mirasın ortaya çıkmasına katkı koymak, ellerindeki malzemenin nerede kullanıldığını görmek hepsini çok etkiledi” diyor. İlk yıl 140 malzemeyi temizleyip onardıklarını anlatan Hakari, bugün onarımı biten parohet sayısının 325 olduğunu söylüyor. Temizlik, onarım bittikten sonra tüm çalışmaların fotoğraflanıp kataloglandığını belirtiyor.

Parohetlerde yer alan desenlerin Osmanlı motiflerine çok benzediğini anlatan Nesim Bencoya, “Bunlar aslında örtü, masa örtüsü ya da gelinlik olarak kullanılmış kumaşlar. Bunlar sinagoga bağışlandıklarında dini ya da sinagog ürünü ya da yahudiliğe ait bir ürüne dönüştüler” diyor. Bencoya, “Üzerlerindeki yazıtlarda, neden bağışlandığı, doğum, ölüm evlilik gibi açıklamalar var. Bütün dinlerde olan hamsayani Fatma’nın Eli, yaşam ağacı motifleri, adalet temsil eden motifler, eller, Davut yıldızı, 10 emirin yazıldığı kitabeleri burada desen olarak görüyoruz. O zaman bunun Yahudi kültürüne ait olduğunu görebiliyorsunuz. Hepsinde bir tarih var, muhtemelen bağışlandığı tarihler. 20. Yüzyıl’ın başlarına kadar üretilmiş bu malzemeler” bilgisini paylaşıyor.

Bencoya’ya bu ürünlerin nasıl değerlendirileceğini sorduğumda Kemeraltı’nda açılması planlanan İzmir Yahudi Kültür Mirası Müzesi’nde sergileneceğini dile getiriyor.