İzmir Devlet Tiyatrosu’nca düzenlenen “Pazartesi Söyleşileri”nde konuşan Antik Smyrna Kazıları Başkanı Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy, Kadifekale’deki antik tiyatronun ortaya çıktığında, İzmir’in Efes Antik Tiyatrosu benzeri görkemli bir yapıya kavuşacağını söyledi. Smyrna Tiyatrosu’nun inşa edildiği Helenistik Dönem’de, bütün Körfez’i kucaklayan bir görüntüye sahip olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Ersoy, tiyatronun üzerindeki yapıların İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin iradesiyle ortadan kalkınca antik dönemin en önemli tiyatrolarından birisiyle karşılaştıklarını anlattı.

Yıkımların ardından tiyatroya ilişkin arkeolojik bir çalışma yapmadıklarını anlatan Yrd. Doç. Dr. Ersoy, “Ne zaman bir protokol imzalanırsa o tarihte buradaki tiyatroya ilişkin kazı çalışmalarını yapabileceğiz” dedi. Tiyatronun oturma basamaklarını kucaklayan çevre duvarından bir parçanın bugün de görülebildiğini aktaran Yrd. Doç. Dr. Ersoy, “Bir görüntü de sahne binasından. Bu sahne binası ikinci kat seviyesinde hemen hemen. Burada dört metre daha kazı yapmamız gerekiyor ki, bu sahne binasının tiyatroyu kucaklayan temellerine ulaşabilelim. O anlamda önümüzde güçlü bir çalışma var. Her şey yolunda giderse İzmir’e ve antik çağ mimarlığına da tüm gizemleriyle birlikte bir tiyatro ulaştırmış olabileceğiz” diye ekledi.
Pazartesi Söyleşileri yeniden

İzmir Devlet Tiyatrosu (İDT) ilk defa Suat Taşer’in müdürlüğü döneminde gerçekleştirilen daha sonra Yaşar Ürük’ün müdürlüğü döneminde yeniden canlandırılan “Tiyatro Söyleşileri”, uzun aradan sonra yeniden başladı. “Pazartesi Söyleşileri” adıyla başlatılan etkinliğin ilk konusu “Tiyatro ve Arkeoloji” oldu. İzmir Devlet Tiyatrosu (İDT) Konak Sahnesi’nde düzenlenen ve moderatörlüğünü Yaşar Ürük’ün üstlendiği etkinliğe Prof. Dr. Özdemir Nutku, Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy ve İzmir Araştırmaları Topluluğu üyesi kent araştırmacısı İlhan Pınar konuşmacı olarak katıldı.

İzmir Devlet Tiyatrosu’nun kentteki sanat kurumlarının amiral gemisi olduğunu belirten İDT Müdürü Tayfun Erarslan, “Bir kentin sanat kurumu, hem de kurumların içinde amiral gemisi olan bir sanat kurumu sadece oyun oynanıp seyircilerini ağırlayıp göndermesin istiyoruz” dedi. Erarslan, “Kentin bütün dinamikleriyle sanatın; tiyatro sanatının, tiyatro biliminin dokunduğu değdiği her türlü alanla bir araya gelsin. Birlikte konuşabilme kültürünü yeniden yaşatsın, canlandırsın” dileğini dile getirdi.

İzmir Devlet Tiyatrosu binasının sadece İzmir’in değil Türkiye’nin bir mücevheri olduğunu anlatan Yaşar Ürük de binanın 1927 yılında içinde kültürün ve bilimin ateşinin tutuştuğu bir ocak olarak, Türk Ocağı adıyla ilk defa 1927 yılında kapılarını açtığını anlattı. Ürük, daha sonra Halk Evi, Halk Eğitim Merkezi olarak da hizmet veren İDT binasının bahçesinin bir dönem de Şenocak Sineması olarak işletildiğini anımsattı.
İDT’nun 15 Aralık 2015 tarihinde sahnelenecek “Şahane Düğün” oyunuyla 671. kez seyircilere “merhaba” diyeceğini dile getiren Yaşar Ürük, tüm İzmirli sanat severleri “Pazartesi Söyleşileri”ni izlemeye çağırdı. Ürük, ücretsiz izlenebilecek söyleşilerin “Tiyatro ve Şiir”, “Tiyatro ve Hukuk”, “Tiyatro ve Müzik” gibi başlıklarla süreceği bilgisini paylaştı.
Antik çağda daha çok tiyatro vardı

Anadolu’nun antik çağda bugüne göre çok daha fazla sayıda tiyatroya sahip olduğunu dile getiren Prof. Özdemir Nutku, dünyanın her yerinde antik tiyatroların festivallerde kullanıldığını, bizde de bu uygulamanın sürdürülmesi gerektiğini belirtti. Antik tiyatro festivallerinin yeniden canlandırılmasının kent turizmine de katkılı olacağını belirten Prof. Nutku, “Bu konuda Devlet Tiyatrosu’nun bir projesi vardı. Ama nedense durdu bu proje. Böyle bir etkinlik hele ki Kadifekale’de olursa harika olur” dedi.

Antik dönemde insanların tiyatroya sabahtan yemekleriyle gelip gün boyu oyunları ve yarışmaları izlediğini anlatan Prof. Özdemir Nutku, “O tarihte kentlerin nüfusu tam olarak bilinemez ama Efes’te nüfusun 45 bin olduğu tiyatronun ise 24 bin kişilik olduğu belirtiliyor. Biz utanalım bu durumdan” dedi. Prof. Nutku, “Anadolu’da 150’yi aşkın antik tiyatro olduğu söyleniyor. Bugün Türkiyede saysanız tiyatro sayısı 50’yi geçmez” diye ekledi.
İlhan Pınar: Seyyahların katkısı büyük

Kentin 400 yıllık tarihini seyyahların bıraktığı notlar ve kitaplardan araştırarak kent arşivine kazandıran aşatırmacı yazar İlhan Pınar, Roma Tiyatrosu’yla ilgili bilgilerini paylaştı. “Antik İzmir’in sanat mabedi, İzmir’deki Roma Tiyatrosu” kitabından bilgileri de aktaran Pınar, tiyatroya ilişkin ilk ve son bilimsel çalışmanın Otto Berg ve Otto Walter ikilisi tarafından hazırlandığını anlattı. İlhan Pınar, ikilinin yaptıkları çalışmanın sonucunda yazdıkları sözleri paylaşırken, 1917-1918 yıllarında savaş sürerken yapılan araştırmanın sanki bugün kazıları yapan Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy’a bir görev verdiğini kaydetti.

Seyyahların, “Bu çalışmayla amacımız bugüne kadar göz ardı edilmiş olan bir değerli yapı kalıntısına dikkat çekmek var olanı saptayarak koruma altına almak ve daha sonra rahat bir ortamda yapılacak çalışmalara hazırlanmış bir dosya bırakmak olmuştur. Burada yapılacak bir kazı sonunda antik kalıntı bakımından yoksul olan İzmir, hiç olmazsa büyük bir öneme sahip bir kalıntıya kavuşmuş olacaktır” sözlerini paylaşan Pınar, tiyatro konusunda İzmir’i 300 yıl boyunca kalemlerinde ve gravürlerinde anlatan seyyahların büyük katkısı olduğunu söyledi. “1648 sonbaharında İzmir’e gelen Fransız diplomat Balthasar de Moncony bu konuda bize yazılı bilgileri aktaran ilk sayyah olmuştur” diyen Pınar, Thomas Smith (1665), Joseph Pitton de Tournefort (1701-02), Richard Pococke (1739), Richard Chandler (1765), Baron Anton Prokesch von Osten (1824-28), Charles Texter (1836) adlı seyyahların tiyatro hakkında farklı dönemlerde önemli bilgileri aktardığını dile getirdi.
Roma Tiyatrosu’nda ilk buluntu

Roma Tiyatrosu’nun kapasitesinin tam olarak tahmin edilemeyeceğini ancak Efes’teki antik tiyatroyla büyük benzerlikler taşıdığını anlatan Antik Smyrna Kazıları Başkanı Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy, daha şimdiden sahne binasının bloğu üzerinde tiyatronun önündeki bir çeşmenin onarımından söz eden 12 satırlık bir yazı bulduklarını anlattı. Antik Roma Tiyatrosu alanındaki arkeolojik kazılara ilişkin en ayrıntılı bilginin, 1917 – 1918 yıllarında Otto Berg ve Otto Walter’ın araştırmalarında ve araştırmalarına yönelik hazırladıkları plan ve kesitlerde bulunduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Ersoy, “Otto Berk’in yaptığı çalışmalara atıf olarak bizim yaptığımız bir canlandırma var. Biz Efes Tiyatrosu’nun özelliğini her detayıyla görebiliyoruz. Özellikle sahne binası üzerinde bir takım varyasyonlar olabilecek. Efes Tiyatrosu özelliklerine ve kapasitesine ait bir tiyatroyu bizler, tüm İzmirliler Temaşalık mevkiinde göreceğiz. Tiyatro Helenistik kökenli, ama Roma Dönemi’nde geliştirilmiş” dedi.

Tiyatroların tüm coğrafyada 4. Yüzyıl’da sona erdiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy, “Burada sadece Osmanlılar’a gönderme yapmıyoruz, anıtsal yapıların terk edildikten sonra da soyulduklarını ve yapı malzemesi olarak belki de Bizanslılar’dan Osmanlı Dönemi’ne kadar devam eden yapının bozulmasına dönük müdahalelerin olduğunu söyleyebiliriz” diye konuştu. Yrd. Doç. Dr. Ersoy, “İlhan Pınar’ın kentin 400 yılına ilişkin yaptığı çevirilerden öğrendiğimiz kadarıyla 17. Yüzyıl’da artık tiyatronun önemli bir miktarının yapı taşlarının söküldüğünü ve Kemeraltı’ndaki inşaatlarda kullanıldığına ilişkin bilgimiz oluyor” diye ekledi.
Smyrna Bienali Eylül 2016’da
Pazartesi Söyleşileri’nde konuşan İzmir Devlet Tiyatrosu Müdürü Tayfur Erarslan, İzmir’de tüm açık alanlarda antik tiyatro festivallerinin 2016 yılı Eylül ayında yeniden başlayacağını duyurdu. Erarslan, “Smyrna Bienali” adıyla başlayacak festivale devlet tiyatrolarının, uzmanlaştığı bu konuda önderlik edeceğini söyledi.
(Fotoğraflar: Hüseyin Erciyas)