Yolun acil servise düşerse bekle, sabret, dua et…
112 üç haftadır zatürree tedavisi gören annem için “yaşam kurtaran” rakamlar anlamını taşıyor. Yaş 81, teşhis de zatürree olunca “riskli hasta” sınıfına giren annemin evden hastaneye gidişi ne yazık ki ambulansla oluyor. Kontrollerde “tedavisi iyi gidiyor” sonucu çıkan annem hafta içi iyiyken, ilginç bir rastlantı, Cuma günleri, tam da çalışma saatlerinin sonuna doğru birden ateşleniyor ya da solunum güçlüğü yaşıyor. Biz de hemen telefona sarılıp 112’yi arıyoruz. 112’yi aradığınızda gelen sağlık ekibi, sizi ambulansla en yakınınızdaki hastanenin acil servisine götürüyor.

Annemin rahatsızlığı sürecinde Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Acil Servisi’nin yanı sıra evimize en yakın hastane olan İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin acil servisini ziyaret ettik. Üç haftadır zorunlu olarak süren ambulans ve acil servis deneyimlerimi, gözlemlerimi paylaşmak istedim.
Öncelik hastayı yaşama döndürmek
Eğer hastanız nefes almakta zorlanıyorsa, bilinci bulanıksa ya da düşüp başını bir yere vurduysa ve siz de ilk yardım konusunda bilgisizseniz, saat kaç olursa olsun yapacağınız tek şey var: Ücretsiz bir hizmet olan 112’yi aramak. Gelen ekibin öncelikli görevi, hastayı yaşama döndürmek. Günün hangi saati olursa olsun, evinize gelen donanımlı ekipte bir doktor da bulunuyor.

Eğer bir kere olsaydı “şansımıza” diyecektim, ama tam üç kere çağırmak durumunda kaldığımız için 112 ambulansın ekibinin son derece profesyonel ve insanın içini rahatlatan insanlar olduğunu söylemeliyim. Gelen ekip hastaya son derece sıcak yaklaşıyor, önce rahatlatıyor. Sorularına gereken yanıtı alıp müdahalesini yapıyor. Bana göre tek sorun hastanın naklinde. Nakil işlemi, öyle filmlerde gördüğümüz gibi kolayca değil. Ekipte güçlü kuvvetli bir birey varsa sorun yok. Ekibin hastayı taşıması, önce sedyeye oradan da araca yüklemesi biraz sıkıntılı. Hasta ambulansa aktarıldıktan sonra en yakın hastaneye götürüyor yakınınızı. Hasta yakını ise artık ambulansa alınmıyor. Siz hastanızı bir başka araçla izliyorsunuz.
Acil serviste mutlu olmak

Ambulans ile sağlık kuruluşuna erişmenin ardından hasta yakınının acil servis macerası başlıyor. Konu 112 ya da acil servis olunca, neredeyse herkesin tatsız bir öyküsü var. Acil servis demek, beklemek, sabretmek, yutkunmak demek çünkü biraz da. Ancak şu bir gerçek ki, bu hem hastanın hem doktorun hem de hasta yakınının birlikte yaşadığı bir süreç. Annemin hastalığı sürecinde bir kez Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Acil Servisi’nde, üç kez de Yeşilyurt’taki İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin acil servisinin yolunu tuttuk. Hastanın işlemleri sürerken yakınının yapacağı tek şey çevreyi gözlemlemek. Ve sonra, bir yolla izlenimlerini paylaşmak?
Eldivensiz hekim adayları

Önce Dokuz Eylül Üniversitesi’nden izlenimler? Dokuz Eylül Üniversitesi’nin acil servisine kendi aracımızla gittik. Annemin hastalığının teşhisi de burada konuldu ve hemen tedavi başladı. Açıkçası kalabalık nedeniyle korkarak gittiğimiz hastanede sistem hızlı çalışıyor. Tetkikler ardı ardına yapılıyor. Ortam klimatize olmuş, gayet serin. Dokuz Eylül’ün acil servisinde uzman doktorların yanı sıra intörnler de hastalara yardımcı oluyor. Hastanızın tahlilleri sürerken ister istemez etrafınızı gözlemliyorsunuz. Herkes bir yerlere koşuşturuyor. İlk müdahaleyi yapan doktorların hastalara yaklaşımı inanılmaz zarif. Şaşırarak izliyorum. Genç hekim adayları ise hocalarının tüm isteklerini canla başla yerine getiriyor. Ancak onlar adına endişe duyduğum bir küçük ayrıntı var. Annemiz gibi pek çok hastaya yardımcı olmaya çalışan genç hekim adaylarının, kan alırken, iğne yaparken eldiven kullanmıyor olmaları beni çok şaşırtıyor. Soruma, “Biz koruyucu iğne yapıyoruz” diye yanıt veren öğrenciler için hocaları umarım uyarıda bulunuyordur.
Ülkemin gerçeği bu

Yaşamımıza “pat” diye giriveren acil servislerden bir diğeri Yeşilyurt’taki İKÇÜ Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Acil Servisi oldu. Acil serviste normal bakımın yanında nefes almakta güçlük çeken hastaların yatırıldığı monitörlü bakım bölümü var. Hastamız (annem) iki kez daha sakin olan monitörlü serviste, bir kez de normal bakım servisinde tedavi gördü.
Doktorların, hemşirelerin yaklaşımı, müdahalesi tam teşekküllü bir hastane için gerçekten iyiydi. Ancak önemli bir sorun var. Kime sorduysam yanıt veremediği için, “Nedendir bilinmez” diyeceğim, serviste klimalar çalışmıyordu. “Hastanı bırakıp klimayı mı düşünüyorsun?” demeyin sakın. Son derece kalabalık olan serviste soluk almak bir süre sonra olanaksız hale geliyor. Ortam sadece hastalar için değil, doktorlar, bakıcılar, hizmetli personel ve hasta yakınları için bir felaket. Herkesin elinde bir karton, sallayıp serinlemeye çalışıyor. Doktorlar sıkıntılı, “Biz de mağduruz, ne yazık ki ülkemizin gerçeği bu” diyor. Lütfen 184’ü arayıp şikayet edin” diyor bir diğeri.
Bekle, sabret, dua et

“Beklemek, sabırlı olmak ve dua etmek”yolunuz acile düşerse yapacağınız üç önemli hareket. Kimi zaman bilgisayar sistemleri kilitleniyor. “Monitörler çalışmıyor, hastanın kayıtları yapılamıyor”, “bekleyin” diyorlar. “Tomografi cihazı bozuldu, tamirciyi bekliyoruz, siz de bekleyin” diyorlar.
Acil serviste hizmet almaya başladıysanız artık zaman kavramını unutmanız gerek. Sonu bitmeyen kan almalar, uzun bekleyişler sonrasında, gördüğünüzde size dünyaları vermişsiniz gibi sevindiğiniz uzman doktorlar, o doktorların raporunu bekleyen ve size bitmek tükenmek bilmeyen bir sabırla, yüzü gülmese de bilgi veren nöbetteki doktorlar, hemşireler?

Bu arada özeleştiri de yapmam gerek. Biz hasta yakınları da acil servisler için sorunun parçasıyız aslına bakarsanız. Yeni temizlenmiş tuvaletlerin girişine çocuğunun dışkısını yaptırıp bırakan anneler, yerlere pet şişesini, hastasının atıklarını atmayı normal gören insanlar. Ve hatta güvenlik görevlisini ısıran hasta yakınları.
Bizim acil servis maceramız, annemizin hastaneye yatırılmasıyla bir başka sürece girdi. 112’nin yaşam kurtardığını unutmadan, “Allah kimseyi acil servise gitmeye gerektirecek sağlık sorunu vermesin” diyelim? Herkese sağlıklı günler diliyorum.
112’yi rastgele arama!

112’yi aramanın bazı kuralları var. “Göğüs ağrısı, nefes alma güçlüğü, bilinç kaybı, kan kaybı, nefes borusu tıkanıklığı, nöbet geçirme, koma ve benzeri gibi durumlar 112 Acil Servis’i aramayı gerektirecek durumlar” olarak tanımlanmış. Yapılan araştırmalarda saptanmış ki, 112 servisini arayanların yüzde 95’inin yaptığı aramalar asılsız.
İzmir’de merkezi Narlıdere’de bulunan 112 Komuta Kontrol Merkezi yönetiminde 90 Acil Yardım İstasyonu bulunuyor. Bu istasyonda 108 ambulans, iki yenidoğan (Bebek) ambulansı, iki yoğun bakım ambulansı, iki travma ambulansı (4 sedyeli), iki arazi özellikli ambulans, bir helikopter ambulans ve altı motosikletli ekip görev yapıyor. Yılda 200 bin hastaya müdahale eden serviste 1300 kişi çalışıyor.