Dünyada ve Türkiye’de kadınlarda daha sık görülen kemik erimesi, kırık riskiyle yaşamı tehdit ediyor
Ortalama yaşam süresinin artmasıyla birlikte daha sık görülmeye başlanan halk sağlığı sorunlarından biri de osteoporoz. Türkiye Osteoporoz Derneği’nin verilerine göre halk arasında “kemik erimesi” olarak da bilinen osteoporozun, Türkiye’de kadınlarda görülme oranı yüzde 11,3 erkeklerde ise yüzde 8.6 olarak saptanmış. Yaşla birlikte ülkemizde de görülme sıklığı artan hastalık, yaşam kalitesini düşürürken kalıcı sakatlık ya da ölüme de yol açabiliyor. Hastalığın en önemli komplikasyonu ise kemik kırıkları. Kırıklar ikincil birçok sağlık sorununa, hatta ölüme yol açabiliyor. Hastalık, Türkiye’de de dünyada da kadınlarda erkeklere göre daha sık görülüyor.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre ise her üç saniyede bir osteoporoza bağlı kırık oluşuyor. Elli yaşından sonra her üç kadından biri ve her beş erkekten biri osteoporoza bağlı kırık geçiriyor. Bir yılda osteoporoza bağlı kırık sayısı çok sık rastlanan hastalıklar olan meme kanseri, kalp krizi ve inme hastalığının üçünün toplamından daha fazla görülüyor. Osteoporoz, 60-70 yaş kadınların üçte birini, 80 yaş üzeri kadınların üçte ikisini etkiliyor. Tüm dünyada yaklaşık 200 milyon osteoporozlu kadın olduğu düşünülüyor.Yaşam boyunca osteoporotik kırık geçirme riski ise kadınlarda en az yüzde 30 olarak saptanmış. Erkeklerde ise bu riskin yüzde 13 olduğu tahmin ediliyor.
Dünyada osteoporoza bağlı olarak yılda 9 milyon kırık oluştuğu ancak hastalık nedeniyle oluşabilecek kırıkların önlenebileceği belirtiliyor. Kırıkları önlemek için kalsiyum, D vitamini ve egzersiz en önemli üç faktör olarak biliniyor.
Kadınların beli bükük

Türk toplumunda 50 yaş üstündeki kadınlarda osteoporoz görülme sıklığı yüzde 12.9 ve erkeklerde yüzde 7.5 olarak saptanmış. Araştırmalarda kalça kırıklarının 2010 yılında, Türk toplumunda 50 – 64 yaşlarındaki bireylerde toplam 24 bin / yıl olduğu ve bunların yüzde 73’ünün kadınlarda ve özellikle 75 yaşlarından sonra olduğu ortaya çıkmış.. Türkiye’de 2010 yılı için tahmini nüfus 75.7 milyon iken, 2035 yılında nüfusun yüzde 23 artarak 92.9 milyona, 2050 yılında ise 100 milyona ulaşacağı öngörülüyor. Bu öngörü osteoporoz için de ayrı bir risk anlamı taşıyor. Bu artışın yaşlı nüfusa tahmini yansıması 85 yaş ve üzerindeki bireylerin sayısının, her iki cinste 9 kattan fazla olacağı, 70 yaş ve üzeri kişilerin oranının yüzde 13, 50 yaş ve üzerindekilerin ise yüzde 38 artacağı hesaplanıyor.

Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesinde, pozitif ayrımcılık yaparak yaşamın yükünü erkeklere göre daha fazla sırtlayan, taşıdığı ağır yükle beli bükülen kadınlarımızın karşılaştığı geleceğimizi tehdit eden osteoporoz konusunda bilgi almak üzere Ege Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Berrin Durmaz’ı ziyaret ettik. Nisan ayında Polonya’nın Krakow kentinde düzenlenecek Dünya Osteoporoz Kongresi’nde, bilim kadınlarıyla birlikte ülkemizdeki duruma ilişkin sunum yapacak olan Prof. Dr. Durmaz’la söyleştik. Bir koltukta çok sayıda karpuz taşıyan, “doğma büyüme Egeli” Prof. Dr. Berrin Durmaz’la kemiklerimizi neden sevmemiz gerektiğini, osteoporozun neden kadınları daha çok tehdit ettiğini, değişen beslenme ve yaşam biçimimizin kemiklerimize etkisini, kortizonun çok bilinmeyen sonuçlarını, diyabet-osteoporoz ilişkisini, sigara ve alkollün kemiklerimize etkisini konuştuk. Kemiklerimizi koruyacak örnek bir menü aldık. Son yıllarda özellikle dizlerde sıvı azalmasından kaynaklanan sorunlarda çözüm ürettiği söylenen horoz ibiği, PRP gibi uygulamaların etkilerini sorduk.
Teknoloji tanıyı geliştirdi
Ege Üniversitesi’nde neredeyse yaşamının 40 yılını geçiren Prof. Dr. Berrin Durmaz’a, önce mesleğe başladığından bu yana değişen beslenme ve yaşam biçimimizle kemik yapımızdaki değişimi sorduğumda, şu yanıtı veriyor:

“İnsanlar doğarken kemiklerinin ne kadar olacağı aslında alnımızda yazılı. Dünyaya gelirken bu programlanmış olarak doğuyoruz. Önemli olan o kitleye ulaşabilmemiz, bu bizim genetik yazımız. Mesleğe başladığımdan bu yana kemiklerimiz değil de, hastalıkla ilgili bilgilerimiz değişti, çünkü tanı yöntemlerimiz çok gelişti. İlk başladığımız yıllarda osteoporozu biliyorduk ama halk sağlığını bu kadar tehdit eden bir hastalık olduğunu bilmiyorduk. Tanı yöntemleriyle farkındalık arttıkça, ne kadar büyük bir sorunla karşı karşıya kaldığımızı da gördük. Bu tüm dünyada böyle, yeni bilgilere ulaştıkça tüm dünyada farkındalık ve bilgi arttı.”
Kemik gelişimi beslenmeyle ilişkili

Beslenmenin kemik gelişimiyle doğrudan ilgisi olduğuna değinen ve bu gelişimin anne karnında başladığını söyleyen Prof. Dr. Durmaz, “Savaş yıllarında, kıtlık zamanlarında doğan çocuklarda anne karnında ve sonrasında yetersiz beslenmeleri neticesinde düşük doğum kilolu doğduklarını, güçsüz kemiklere sahip olduklarını ve ilerki yaşlarda yüksek kırık riski ile beraber olduğunu görüyoruz, çünkü o dönemlerde beslenme sorunları daha fazla” diyor. Kemiklerin gelişmesi için uyarılması gerektiğini anlatan Prof. Dr. Berrin Durmaz, “Kemik canlı bir organ aslında. Bir taraftan yapılır bir taraftan yıkılır. Çocukluk çağındaki beslenme, çevresel etkiler, sigara, yediklerimiz hep etkili kemik yapımında. Maksimum kitleye ulaşmamız pubertede zirve yapmakla birlikte, kazanılan bu miktar 30 yaşına kadar korunabiliyor. Yani kemiklere bu yaşlara kadar yapılan yatırımlar maksimal kemik yoğunluğuna ulaşma adına çok önemli” bilgisini paylaşıyor.
Kemik gelişimi maksimum düzeye ulaştıktan sonra yavaş yavaş başlayan kayıplar için kadınlarda menopozun dönüm noktası olduğunu belirten Prof. Dr. Durmaz, menapozla beraber bu kayıpların hızla arttığını, östrojen hormonunun kadınlar için hayati önem taşıdığını söylüyor.
Kortizona dikkat
Kemik erimesinin, kırıklarla geleceği tehdit eden önemli bir hastalık olduğunu dile getiren Prof. Dr. Berrin Durmaz, toplumda sanıldığının aksine, osteoporozun sadece bir kadın hastalığı olmayıp erkeklerde de görüldüğünü belirtiyor. Ayrıca hastalığın çocuk ve gençlerde de görülebileceğine dikkat çekiyor.
Prof. Dr. Durmaz, “Özellikle kortizon kullanılması gereken bazı hastalıklarda, hastada kırık ortaya çıkıyorsa mutlaka osteoporoz akla gelmeli” diyor. Bazı romatizmal hastalıklarda, astımlı çocuk ve gençlerde, KOAH’da ya da organ nakilli hastalarda sıkça kullanılan kortizon nedeniyle sadece kemiklerin değil kasların da zayıfladığını ve düşmeye eğilim meydana geldiğine değinen Prof. Dr. Berrin Durmaz, “Kortizon almak zorunda kalan hastalar kemikler açısından risk altında, uyanık olmalı ve önlem almak gerekli” bilgisini paylaşıyor.

Diyabetin osteoporozla yakından ilişkili bir başka hastalık olduğunu kaydeden Prof. Dr. Durmaz, “Diyabet ulaştığı her dokuya zarar verebilen bir hastalık. Özellikle Tip 2 diyabetlilerde mikroanjiyopati ve nöropati çok yaygın görülüyor. En küçük damarların bile beslenemediği durumda kemik de zarar görüyor. Aynı durumda sigara da damarların tıkanmasına yol açtığı için kesinlikle kullanılmaması gerekiyor. Sigaranın osteoporozdaki doğrudan etkisi ise kanıtlanmış durumda” diyor. Kadınlarda östrojen hormonunun salınımını artıran yağ dokusu nedeniyle obezitenin kemik erimesinde “koruyucu” bir rol oynadığı şeklindeki görüşün yakın zamana kadar hala tartışılan bir konu olduğunu söylüyor Prof. Dr. Berrin Durmaz. Aşırı alkol tüketiminin, kolalı içeceklerin ise kemiklerde kırık riskini arttırdığını dile getiriyor.
Prof. Dr. Durmaz’a halk arasında yaygın olan “Kırıklarda gazlı içecek içilmez, bol yeşillik yemek, kemik paça çorbası içmek yararlıdır” görüşünün doğruluğunu soruyorum. “Gazlı (fosforik asit içeren) içecekler zaten hiç tüketilmemesi gerekli içecekler. Yeşil renkli gıdalar içeriklerindeki kalsiyum nedeniyle doğru, kelle paça mutlak değil, ama yapılması da yanlış değil” diye yanıtlıyor.
Doğma büyüme Egeli

Prof. Dr. Berrin Durmaz, “Ben doğma büyüme Egeliyim” diyor söze başlarken. Tıp eğitimini 1979 yılında Ege Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra asistanlık, uzmanlık, doçentlik ve 1994 yılındaki profesörlük ünvanlarını hep Ege’de almış. EÜ Engelli Çocuklar Rehabilitasyon ve Eğitim Parkı Araştırma ve Uygulama Merkezi kuruculuğu, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanlığı, Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Müdürlüğü, İzmir Atatürk Sağlık Yüksekokulu Müdürlüğü (kurucu müdür), EÜ Kadın Sorunları Araştırma Uygulama Merkezi Müdür Yardımcılığı gibi çok sayıda idari ve akademik görevi üstlenmiş. Halen Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Derneği İzmir Şube Başkanlığı görevini sürdüren Prof. Dr. Durmaz, EÜ Dünya Sağlık Örgütü Sigarayı Bıraktırma Girişimleri temsilciliğini de yürütüyor. Fizik Tedavi Rehabilitasyon Merkezi’nin hemen yanıbaşındaki çam ağaçlarının bulunduğu minik ormanda da yoğun emeği olduğunu dile getiren Berrin Hoca, kampüsteki hayvanların da koruyucusu olarak biliniyor.