Tarihi Elektrik Fabrikası’nın tanığı Süha Tarman anlatıyor
İzmir’in sanayi tesisleri için bir dönem hayati bir öneme sahip Elektrik Fabrikası’nın hayatta kalmış en önemli tanıklarından birisi olan Süha Tarman ile Özelleştirme İdaresi tarafından satış için ihaleye çıkan Tarihi Elektrik Fabrikasını konuşmak üzere bir araya geldik. Kaldığımız yerden devam ediyoruz.
1937 yılında İzmirli bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Tarman, ailesinin, kentinin ve çalıştığı kurumların tarihine meraklı, saygılı, disiplinli çalışan saygıdeğer bir arşivci aynı zamanda.

Askerden geldikten sonra 1963 yılında stajer mühendis olarak İzmir Elektrik Fabrikası’nda göreve başlayan Süha Tarman, bu süreçte 10 – 12 mühendisin çalıştığı Belçikalılar’ın yaptığı fabrikada, Fransızca’yı da iyi bildiği için kısa sürede aranan bir eleman olur.
Osman Kibar’ın belediye başkanlığı döneminde fabrikanın genel müdürü Aziz Gümüş, SEKA’ya genel müdür atanır. Giderken de Osman Kibar’a, fabrikanın müdürlüğü için Süha Tarman’ı önerir. 1966 yılında fabrikanın teknik işler müdür muavinliği görevine gelen Tarman, “25 – 26 yaşlarında gencecik bir mühendistim. Ama daha önce şebekede ve diğer kısımlarda çalışmam, Fransızca bilmek deneyim oldu” diyor.

Fabrikanın İzmir Fuarı açıldığı sıralar daha çok elektriğe ihtiyaç duyduğunu anlatan Tarman, o yıllarda gücü 40 bin kilovat olsa da fabrikanın tam kapasiteyle çalışamadığını anlatıyor. “Ben size 40 bin kilovat diyorum, ama o kadar vermiyordu, zorladınız mı bina bile sallanırdı. Bir gün 40 atmosfer tazyikli bir kollektör vardı, o patladı. Osman Kibar zamanı o zaman. 40 atmosferde, buharın sıcaklığı 300 derece filan. Herkes kaçtı. Bir baktım telefonda Osman Kibar arıyor. Meğer kayınpederi asansörde kalmış, ‘Acil çöz bu işi’ diyor. İşte o zaman yavaş yavaş Demirköprü Barajı’ndan enerji alıyorduk.”
Fabrikaların can suyu

İzmir Elektrik Fabrikası’nın kentin sanayi kuruluşları için çok önemli olduğunu kaydeden Süha Tarman, “Büyüklerden Turyağ vardı, Şark Sanayi, un fabrikaları vardı, DYO vardı, atölyeler vardı Alsancak’ta, torna atölyeleri vardı o zaman. Punta dediğimiz yer var ya. Biz o 40 bin kilovatlık santralle besliyorduk. Yetmediğinde Demirköprü ve Kemer barajlarından enerji alıyorduk” diye anlatıyor. Elektrik Fabrikası’nın aynı zamanda elektrikli tramvayları da beslediğini dile getiren Tarman, “Kentte bulunan 18 tane tramvay vardı. Fabrika tramvayların ardından toplu ulaşımı sağlayan 38 troleybüsü de besledi” diyor.
Elektrik Fabrikası o yıllarda Alsancak, Bostanlı ve biraz da Gaziemir bölgesini aydınlatıyor. Daha fazlası için o günlerde elektrik direklerinin bile olmadığını dile getiren Süha Tarman,1960 yılından sonra barajlar devreye girmeye başladığı zaman rahatladıklarını söylüyor.

1926’da Belçikalılar tarafından temeli atılan 1928’de üretime geçen Elektrik Fabrikası’nın 1956 yılında yenilenerek 40 bin kilovata çıktığını anlatan Tarman “Güç artımı işini İsviçre’den Brown Boveri firması yapmıştı. Bu aşamada yalnız türbinler değil buhar kazanı da yapılıyor. Esas türbin ve elektrik teçhizatı tamamen 1955 – 1956’da yenileniyor” diyor.
İzmir Elektrik Fabrikası’nın sahip olduğu teknolojinin o gün için dünyadaki örnekleriyle eşdeğer olduğunu anlatan Süha Tarman, fabrikada çalışan işçilerin işinin ehli insanlar olduğunu ve hemen hemen hiç iş kazası yaşanmadığını anlatıyor:
“Benim geldiğim zaman, kazan şefi, elektrik şefi ve türbin şefi eskiden beri çalışan elemanlardı. Bu yaşlı elemanlar sabah üçü de ellerinde dosyalarıyla gelirlerdi. Gece olan olayları rapor ederlerdi. Önce kazan başlardı. ‘Gelen kömürlerde rutubet var o yüzden zorluklar çekiyoruz ama yedek kömürler var’ der, Ondan sonra türbin şefi konuşurdu. Hepsi Giritli’ydi. ‘Su çok kirlendi, Cumartesi Pazar günü türbin durdurup temizlememiz lazım’ diye. Sonra elektrik geçer anlatırdı sorunlarını. Anlattıklarını da mutlaka rapor ederlerdi.”
Kirlilik fabrikayı etkilemiş

“Elektrik Fabrikası kapandığında aslında ekonomik ömrünü doldurmuştu” diyen Tarman, Körfez’deki kirliliğin de bunda önemli olduğuna değiniyor. Suyu soğutmak için Körfez’den su alındığını söyleyen Tarman, körfezin kirlenmeye başlamasıyla filtreleri olmasına karşın santralin de randımanlı çalışamadığını anımsatıyor.
Elektrik santralinde o dönem hiç kadın çalışmadığını öğreniyoruz Tarman’dan. Aldıkları ücret içinse, “O gün için iyi bir ücretti. Saat ücretiyle çalışırdık, prim vardı, gece çalışmaları vardı. Normalde mesaimiz sabah 08.00, akşam 18.00’di ama arıza olup da fabrikada yattığımız da çok olurdu” diyor.
Önümüzde Santralİstanbul örneği var
Fabrikanın bu günlerde satışının gündeme gelmesine üzüldüğünü söyleyen Süha Tarman da, İzmirlilerin bu sanayi mirasına sahip çıkmasını istiyor doğal olarak. Bir dönem bu kentin sanayisine can katan, evlerini, sokaklarını aydınlatan tarihi fabrika binasının, bir örneği İstanbul’da bulunan Eski Silahtarağa Elektrik Santrali gibi bir müzeye dönüştürülebileceği önerisinde bulunuyor. Şu görüşleri dile getiriyor Tarman:

“Önümüzde Santralİstanbul gibi güzel bir örnek var. İzmir Elektrik Fabrikası benzeri bir yapı. Orası iyi korunmuş,. Bugün çok güzel bir işlev kazandırmışlar. Hem enerji müzesi hem eğitim kurumu olarak çalışıyor. Bizim fabrikamız da böyle değerlendirilebilir. Yalnız elektrik değil, teknik bir müze olabilir. Bildiğim kadarıyla Türkiye Elektrik Kurumu’nun elinde bu tür binalardan çıkan malzemeler korunuyor. Böyle bir müzede değerlendirilebilir. İzmir sanayisine ilişkin ürünler sergilenebilir. Binalar yok oluyor ama malzemeler, bir dönemin teknolojisi İzmir Elektrik Fabrikası’nda yaşatılabilir.”
Fabrika, geceleri kentte huzur sağlıyor
Süha Tarman, yazımızın başında da dediğimiz gibi iyi bir arşivci. Elektrik Fabrikası’nın bir dönem tanıtımı için basılan broşürlerinin örneğini de paylaşıyor bizimle. Darağaç Elektrik Fabrikası için basılan broşürde tesise ilişkin şu bilgiler yer almış:
“Darağaç Elektrik Fabrikası 2 bin 500 kw takatla 1928 yılında İzmir Tranvay ve Elektrik Türk Anonim Şirketi tarafından iletmeye açılmıştır. Şirketin idaremize intikalinden sonra artan elektrik ihtiyacını karşılayabilmek maksadiyle 1949-1955 yılları arasında yapılan tevsiat ve takviyelerle fabrika gücü 40 bin kw’a çıkarılmıştır. 1947 – 1955 yılları arasında tevsi ve tadil edilen iki alçak dört yüksek tazyik kazanlarının toplam buhar kapasiteleri 204 ton/saattir.”
Broşürde fabrika sayesinde aydınlatılan Atatürk (Konak) Meydanı’nın Varyant’tan görünüşü, 1. Kordon’un ve Fevzipaşa Bulvarı’nın genel aydınlatmasının görüntüleri kullanılmış.
Broşürde verilen bilgilere göre, fabrika sayesinde aydınlatılan kentte huzur da sağlanmış:
“Halkımızın şehirde geceleri huzur ve emniyet içinde gezebilmesinin teminile en ücra köşelere kadar aydınlatılmasını idrak eden idaremiz, bu gayeye varabilmek için genel aydınlatma tesislerini diğer yıllara nisbetle daha da artırmış bulunmaktadır. İzmir şehirinin genel aydınlatma tesislerindeki havai hat uzunluğu 465 kilometre, yeraltı kablo uzunluğu 214 kilometre, armatür adedi 18 bin 426, ampul adedi 26 bin 533, genel aydınlatma ampullerinin toplam gücü 3 milyon 395 bin 370 watt’tır.”