Kültürpark’ta 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için düzenlenen Kadın Emeği Fuarı’nda binlerce kadın yeteneklerini sergiliklerde sunmaya çalıştı iki gün süresince. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden geçilen bültende sadece Meslek Fabrikası’nda üretim yapan ve yarısı kadınlardan oluşan 11 bin kursiyerin ürünlerinin sergilendiği bilgisi de paylaşıldı. Varın siz düşünün ne çok ürün yer aldı fuarda.
Geçmiş yıllara oranla daha fazla katılımın olduğu gözlenen fuarda en çok dikkatimi çeken 64 kadın muhtarın kısa sürede hazırlanarak mahallesindeki kadınlarla beraber açtığı sergiliklerdi. Kadınlar, yaptıkları el işlerini çok kısa sürede tamamlama, yemekleri, tatlıları hazırlama, bir araya gelip sunmada özel bir yeteneğe sahip kuşkusuz.

Karabağlar Refet Bele Mahallesi sergiliğinde karşılaştığımız Muhtar Hatice Akar’ın söyledikleri de savımı doğrular nitelikteydi. “Nasıl örgütlediniz kadınları, bu kadar kısa sürede bunca işi nasıl çıkardılar?” dediğimde, “Sosyal medyadan, Facebook’tan” diye yanıt veriyordu. Muhtarlığında ikinci hizmet dönemini sürdüren Akar, sergilikte kendi mahallesinden 15 kadının el emeğinin yer aldığını belirtirken şunları söylüyordu:

“İzmir’de 121 kadın, 1200 erkek muhtar var. Pozitif ayrımcılık istiyoruz. Biz kadın muhtarlar mahallemizdeki çalışkan, üreten kadınlarımızın emeği değerlensin istiyoruz. Örneğin bu fuar için bizden Eski bir Balkan geleneği olan ve kırmızı beyaz ipliklerden hazırlanan baharın müjdecisi Marteniçka ip bilekliklerden istediler. Dilek bileklikleri de deniyor. İki günde gece gündüz çalıştı ve hazırladı kadınlarımız. Yine istesinler yine yaparız.”
Kültürpark’taki 2 ve 3 no’lu hollerde bu yıl yaklaşık 550 sergilik açılmış. İlçe belediyeleri, kent konseyleri, tarımsal kooperatifler, kadın yazarlar, muhtarlıklar, sivil toplum kuruluşlarının sergiliklerinde alın teriyle üretilmiş ürünler yer almıştı. Yıl boyunca Meslek Fabrikası’nda açılan, Halk Eğitim Merkezleri’nde verilen, kadın kooperatiflerinde düzenlenen eğitimlere katılan kadınların ürettiği çok sayıda obje, dekoratif ürün, süs ürünleri vardı.

Sergiliklerde en çok rengarenk boncuk takılar, örgü bebekler, oyuncaklar, iğne oyaları, nakışlar, örtüler, pazenden yapılmış çilekli yelekler, elbiseler, çeyiz ürünleri, kabaktan yapılmış aydınlatma objelerinin yoğunluğu dikkatimi çekti. Her ürün kadınların içindeki coşkuyu, yeteneği, rengi, çabayı, yaratıcılığı haykırıyordu adeta. Sergiliklerde oturan kadınlar o süreçte bile boş durmuyor, ellerindeki işlere pür dikkat devam ediyorlardı.
Koronavirüs endişesinin gölgesinde olsa da emeklerini sergilemekten geri durmayan kadınların el emeği fuarına ilişkin gözlemlerimi paylaşmak istedim.
İzmir Barosu’nun kadın avukatları

Masalarında gıda maddesi, el işi olmayan ender sergiliklerden biri İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Hukuk Araştırmaları Merkezi’nin sergiliğiydi. Merkezde çalışan gönüllü avukat kadınlar, ihtiyaç duyan kadınları bilgilendirmek amacıyla katılmışlardı fuara. Merkezin İzmir Adliyesi’nde C Blok’ta hizmet verdiğini belirten kadın avukatlar, ihtiyacı olan kadınların kendilerine 400 00 04 nolu telefon üzerinden ya da şahsen gelerek başvurabileceğini, söylüyorlardı.
Hizmetlerinin ücretsiz olduğunu altını çizerek söyleyen kadın avukatlar, “Kaç kadın başvurdu, bilgi aldı sizden bu fuarda?” dediğimde gülüyorlardı. Çok fazla kadının soru sormadığını ancak getirdikleri broşürlerin tamamının tükendiğini söylüyorlardı. Verdikleri eğitimlerde İzmir’de ciddi bir farkındalık oluşturduklarını anlatıyorlardı. Yanlarından ayrılırken “Keşke bu fuarda mühendislik, mimarlık odaları da kadınlar için yaptıkları değerli çalışmalarını sergileyebilselerdi” görüşünü dile getiriyorlardı.
Bayındır’ın üretici kadınları

Bayındır’dan gelen kadın üreticiler cevizini, incirini, kestanesini, brokolisini, tarhanasını, salçasını, zeytinyağını getirmişti sergiliklerine. Bunların üstüne bir de gözlemeler, kurabiyeler, dolma ve börekler yapmışlardı fuar için. Bayındır Doğal Ürünler Tarımsal Kalkınma Kooperatifi’ndeki çalışkan kadınların bir kısmı, aynı zamanda Pagos Üretici Pazarı’na ve Kültürpark’ta çarşamba günleri açılan sergiliğe de katıldıklarını söylüyordu.
Bayındır’dan gelenler, birçok sergilikteki kadınlara göre daha deneyimliler. Kooperatifte 130 üye olmasına karşın sadece 15 üyenin aktif olarak çalıştığını anlatan kadınlar, “Oysa çalışan ciddi anlamda ekmeğini kazanıyor. Ancak ufak tefek sorunlarımız var. Örneğin Pagos’a kimi zaman halden mal geldiğini görüyoruz. Öte yandan kışın soğukta durmakta zorlanıyoruz, şemsiyelerimiz ya da naylon örtülüğümüz olsa daha rahat durabileceğiz. Bu nedenle kimi satıcılar erkenden ayrılıyorlar yerlerinden. Bir de İzmirlinin ilgisinin azaldığını görüyoruz. Kültürpark’ta da aynı durum var, ilginin canlandırılması gerek” diyorlardı.

Tarhanasını, cevizini fuara getiren kooperatif üyesi Nevin Uyaroğlu, “İki günlük fuar bize yetmedi aslında, ne olduğunu anlamadan bitiverdi” diyordu. “Bayındır’da bu ürünlerini sattıkları bir yerleri var mı? Çiçek Festivali’ne gelenler sizden ürün alabiliyor mu?” diye sorduğumda, “En büyük sıkıntımız bir mekanımızın olmaması. Bizi burada görüp de Bayındır’a gelen ziyaretçilerin ürünlerimizi alabileceği bir dükkanımız, sabit bir yerimiz yok. Bunun için destek bekliyoruz başkanlarımızdan. Biz pazarcı değiliz üreticiyiz, malımızı satmak için mekan gerek bize” karşılığını veriyorlardı.
Aşçı yardımcısı kadınlar mekan istiyor
Sergilikleri dolaşırken heyecanla koşuşturan, neşeyle gülen kadınların olduğu bir sergilik dikkatimi çekti. Karabağlar Belediyesi’nin Aydın Mahallesi Semt Merkezi’ndeki aşçı yardımcılığı kursunu bitiren kadınlar vardı burada. 20’li yaşlardan 60’lı yaşa kadar çok sayıda kadın el birliğiyle yaptıkları ürünleri sergileyip satmaya çalışıyordu. Semt Merkezi’nde dört ay aşçı yardımcısı kursuna katıldıklarını belirten kadınlar öylesine heyecanlılardı ki, sözü biri alıyor biri bırakıyordu.

Aydın Mahalleli kadınlardan biri, “Ben baklavacıyım, burada sipariş aldım ama yapabileceğim yerim yok” diyordu, bir diğeri “Ben börek kurabiye yapıyorum, kadınlar özel günleri için bize ürün yaptırabileceklerini söylediler ama nerede yapıp, hazırlayacağız, evde yapamayız ki bu işleri” diye yakınıyordu. Kimi pilav ve yemek, kimi helva yaptığını börek açtığını anlatıyordu.
Öğretmenleri Nadide Yılmaz, “Hepsi çok yetenekli ve istekli. Bir kısmının yaşı ve koşulları nedeniyle düzenli bir işe girmesi zor. Bir kursiyerimiz çok yetenekli ama 60 yaşında. Birisinin çocuğu var. Zamanlarını ayarlamaları gerekiyor. Bir dükkana, işletmeye ihtiyaçları var hepsinin” diyordu. Genç kursiyerlerden biri, isteklerini “İş-Kur’dan maaş aldık biz kurs süresince. Bize nasıl iyi geldi anlatamam, kendimize güvenimiz geldi, ilk defa çalıştık ve kendi paramızı kazandık. Bunu sürdürmek istiyoruz. Ama kurs bitti. Biz öğrendiklerimizi sergilemek, para kazanmak istiyoruz. Lütfen bizim için belediyemiz bir mekan versin, üretmeyi sürdürelim” diye dile getiriyordu.
Kavacıklı kadınlar Üzüm Kafe’ye bekliyor

İzmir Kavacık Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi’nin sergiliğinde başında yemesi altında şalvarıyla Vildan Doğan’la konuştuk. 2015 yılında açılan kooperatifin ilk günden beri üyesi, çalışanı, gönüllüsü olmuş. Sergilikte bisküvili lokum, elma üzüm sirkeleri, zetinyağı, lokum, kantaron yağı, sumak suyu, reçel çeşitleri, tarhanalar sıralanmıştı.

Vildan Doğan, “Buradaki ürünlerimizi hafta sonu köye gelen tüm ziyaretçiler kooperatifimizin dükkanı Üzüm Kafe’mizde bulabilir. Keşkek, mıhlama, gözleme, reçeller, lokum buradaki her şey var. Hepsi kendi üretimimiz. Ayrıca ürünlerimiz İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Bademli Doğal Yaşam Köyü’nde de satılıyor, bizim için bu çok önemli” diyordu keyifle. Kooperatifte 20’ye yakın üye olduğunu ama tamamının aktif olarak çalışmadığını söylüyor, “Aktif çalışanların geliri iyi, düzenli bir gelirimiz oluyor. Sık sık eğitimler de alıyor kooperatif üyelerimiz, bunlar bizim için yararlı şeyler” diye ekliyordu.
Kadın nazar boncuk ustası

Kemalpaşa Belediyesi’nin sergiliğinin bir bölümünde birbirinden güzel rengarenk nazar boncukları sıralanmıştı. Kemalpaşa Nazarköy’de bir ocağı olan ve 2012 yılında UNESCO’nun Yaşayan İnsan Hazinesi Listesi’ne seçilen sanatçı Mahmut Sür, kadın öğrencisi Aysun Bodur’la katılmış fuara. Aysun Bodur, geçtiğimiz yıl Anadolu Hayat Sigorta’nın “Bir Usta Bin Usta Projesi” kapsamında dört arkadaşıyla birlikte dört ay boyunca nazar boncuğu yapımı konusunda kurs almış Mahmut Sür’den. Sadece Aysun Bodur sürdürmüş işi.
Nazar boncuklarının bugün İzmir’de az sayıdaki atölyede tek tek elde üretildiğini söyleyen Bodur, isterse her kadının bu işte başarılı olabileceğini dile getiriyordu. Aysun Bodur, “Nazar boncuk İzmir’in simgesi, daha çok atölyede daha fazla üretim yapmak ve bunu eğitimle sürdürülebilir hale getirmek gerek. Büyükşehir Belediyesi’nin Meslek Fabrikası ya da halk eğitimler bu konuda eğitim vererek yeni üreticiler yetişmesine katkılı olabilir” diyordu.
En çok bilgiye ihtiyaç var

Fuarda uğradığım sergiliklerden biri de Alzheimer Derneği İzmir Şubesi’nin sergiliği oldu. Derneğin Başkanı Belgin Karavaş, fuarda gönüllü üyelerinin el işlerinin sergilendiğini, ama ziyaretçilerin en çok hastalığa ilişkin bilgi almaya çalıştıklarını söylüyordu. Hasta yakınları için önemli bilgiler içeren “Demanslı Bireyin Bakımı” ve “36 Saatlik Gün” kitaplarının çok ilgi gördüğünü söyleyen Karavaş, “Bir kez daha gördük ki, en çok bilgiye ihtiyacımız var” diyordu. Derneğin bu konuda tüm hastalara ve hasta yakınlarına destek olmaya çalıştığını anlatıyordu.
Suriyeli kadınlar da fuardaydı

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Kültürpark’ta açılan ve binlerce kadın emeğinin sergilendiği fuarın son saatlerine doğru sergiliklerin toplanma telaşı başlıyordu gün sonuna doğru. Uğradığım son sergilik İzmir’de Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği oldu. Bir yandan fallafellerini, tulumba tatlılarını koydukları kutuları kaldırıyor, bir yandan el işlerini topluyorlardı. Kadınlara seslendiğimde yanıt vermiyorlardı, ama yanlarındaki 6-7 yaşlarındaki erkek çocuklar, “Biz yardımcı olabiliriz, onlar Türkçe bilmiyor” diye yanıma sokuluyorlardı. Kısa süre sonra Derneğin Başkanı Muhammed Salih Ali de yardımıma gelmişti.

“Nasıl geçti fuar, kadınlar ürettiklerini satabildi mi?” dediğimde, “Biz satış için gelmedik, farkındalık için, kendimizi tanıtmak için geldik buraya. Hedefimiz ‘biz varız’ demek. İki yıldır katılıyoruz bu fuara” diyordu.
21 yıldır Türkiye’de yaşayan Muhammed Bey, İzmir’de yaşayan yaklaşık 200 bin Suriyeli mülteci bulunduğunu, çoğunun dernekle birlikte çalıştığını söylüyordu. “Savaşa ilişkin tüm tahminler yalan çıktı” derken üzgündü. 2013 yılında açılan derneklerinin yakın zamanda bir kadın kooperatifi kuracağını belirtiyordu Muhammed Salih Ali. İtalya’dan aldıkları bir fonla kuracakları kooperatifte 12 kadının kooperatifte biçki dikiş, 12 kadının ise aşçılık kursu alacağını belirtiyordu.

Eğitim vermek iyi de ya sonra?
Fuarda onca kursa gitmiş, sürekli üretmeye kodlanmış ama ürünlerini satacak ortamı olmayan kadınları düşününce, onlar için belediyelerin, kurumların “sürdürülebilir” politikalar üretmesini diliyorum. İnsan eğitim alsa da, dünyanın en güzel ürününü üretse de satamadıktan, sergileyemedikten sonra, yaptığı üründen kimsenin haberi olmadıktan sonra bir işe yarar mı? diye soruyorum kendimce.
Dilerim kadınlar için kooperatifler kuran, eğitimler veren belediye yöneticileri işin sonrasını da düşünür ve kaynak yaratır. Onların bu ürünlerini belirli standartlarda, hijyen koşullarda üretmelerini, bir marka altında satmalarını da sağlayacak sistemleri kurarlar. Kadınların sabit satış için bir yerleri olur. İlk anda aklıma gelen Kavacık Kooperatifi, Çeşme Kadın Kooperatifi, Urla Kadın Kooperatifi gibi ürettiklerini kendi markalarıyla kendi dükkanlarında satabilmenin, kendi alınterini kazanca dönüştürebilmenin keyfini yaşarlar. Yoksa alınterinin emeğinin karşılığını alamayan, malını satamayan, özellikle ihtiyaç sahibi kadınlar için bütün bunlar hayal kırıklığı yaratan sosyal faaliyetten öteye gitmez…